DE

Türkiye Bülteni
Yeni yönelimler

Washington Türkiye’yle ilişkilerini de revize ediyor
Joe Biden während einer Rede auf der Münchner Sicherheitskonferenz
Joe Biden während einer Rede auf der Münchner Sicherheitskonferenz. © picture alliance / Captital Pictures

Beyaz Saray’ın yeni sahibi göreve başladığından beri Türkiye konusunda demeç vermekten geri durdu.  Erdoğan’la doğrudan görüşmekten de kaçındı. Türk basınındaki köşe yazarlarına göre, en üst seviyedeki bu sessizlik Ankara’yı rahatsız ediyor. Öte yandan Biden ve Erdoğan’ın her an görüşmesi de mümkün, zira ikili ilişkilerin gündem listesi oldukça uzun ve sorunlu kalemlerin ağırlıklı olduğu bir liste. Erdoğan’ın, Trump’la geliştirdiği “erkek dostluğunun” ötesinde Batı dünyasında – ve ABD’de- çok sayıda muhalifi var.  Nicholas Danforth, Brookings Enstitüsü için kaleme aldığı siyasi bir yazıda, Türkiye’nin giderek Washington’un neredeyse bütün dostlarının karşısında yer almaya başladığını ifade ediyor. ABD uzmanı Danforth ikili ilişkilerin konusunda karanlık bir tablo çiziyor: “Türk hükümeti ABD’yi müttefik olarak değil, stratejik bir tehdit olarak görüyor. Washington’da da giderek artan bir çoğunluk Türkiye’ye benzer bir yaklaşım içinde.”

Erdoğan Türkiye’sinin imaj sorunu yaşadığı kurumlar Washington’daki düşünce kuruluşlarıyla sınırlı değil. Yeni ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Ankara’yla yola çıkmaya güvenmeyenler arasında. Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda yaptığı konuşmada Nato üyesi Türkiye için “sözde müttefik” tanımlamasını kullanan Blinken, Türkiye’nin müttefikliğe uygunluğunu sorguluyor.

Amerika açısından Türkiye siyasetinde değişikliğinin somut ipuçları kısa sürede kendini gösterdi. Türk güvenlik güçlerinin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine karşı tutunduğu sert tavır ilişkideki yeni yönelimin ortaya çıkmasına fırsat sağladı.  Washington hükümetinin bir sözcüsü  öğrenci gösterilerin bastırılmasıyla ilgili olarak, „ABD için insan haklarının korunması bir önceliktir. Demokratik özgürlükler için mücadele edenlerle el eleyiz,” dedi. Hemen peşine Dışişleri Bakanlığı yazılı bir açıklamayla Osman Kavala’nın “derhal serbest bırakılmasını” istedi. Aktivist, insancıl bir kişilik olan Kavala 2017’den beri Gezi’yi desteklediği iddiasıyla tutuklu.  Kavala Türkiye’deki sivil toplumun en önde gelen isimlerinden biri olarak, giderek otoriterleşen bir hükümete karşı ülke sınırlarının çok ötesinde yürütülen barışçıl bir direnişin sembolü olmuştur.

Ankara ABD’nin çağrısına çok sert yanıt verdi. Dışişleri bakanlığının açıklaması şöyleydi: “Türkiye bir hukuk devletidir. Hiçbir devlet  devam eden davalarda Türk mahkemelerine  emir veremez.” İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da buna paralel olarak, “2016 Temmuz’unda gerçekleşen darbe girişiminin arkasında Amerika’nın olduğunu” söyledi.  Bu sözlere ABD’den cevap gecikmedi: “Bu asılsız ve sorumsuz iddialar Türkiye'nin NATO üyesi ve ABD'nin stratejik ortağı statüsüyle bağdaşmıyor.”

Hükümetler arasındaki söz dalaşı ikili ilişkilerin çöktüğünün kanıtı. İkili ilişkilerin ötesine geçen ve Türkiye’nin Batı’daki savunma ittifakıyla ilişkisine gölge düşüren tartışmalı bir konu da Erdoğan’ın Rus hava savunma sistemi S-400’ü satın alması – ve faaliyete geçirmesi.

S-400 başlığı Ankara ile Washington arasında giderek artan yabancılaşmanın simgesine dönüştü. Moskova’dan silah satın almak Amerikalıların gözünde, asıl gündeme geri dönebilmek için telafi edilmesi gereken bir günah.  Türkler ise, Batı, benzer güçte bir silah donanımını (burada kastedilen Patriot füzeleri) Türkiye’ye çok gördüğü için Putin’in füzelerini aldığını söylüyor.

Ankara önümüzdeki haftalarda ve aylarda Avrupa’dan nispeten uzlaşmacı bir yaklaşım (ki bu öncelikle Berlin’in Türkiye bağlamında gözettiği denge siyasetini içeriyor) bekleyebilir, ama Washington’un daha da kabalaşacağını düşünebilir. Biden’ın bu yeni politikasının Erdoğan’ı siyasi bir zihniyet değişikliğine itip itmeyeceğini bekleyip göreceğiz. Obama’lı yıllar Ankara’nın Batı’nın baskısına direnebileceğini göstermişti.

 

(Almanca'dan çeviri: Dilman Muradoğlu)

Bu makale Almanca konuşan bir kitleyi Türkiye'deki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan aylık bir yayın olan “Türkei Bulletin” de ilk olarak Almanca olarak yayınlandı.