DE

Türkiye Bülteni
„Meşru bir demokrasi ve insan hakları mücadelesi“

Öğrenci Deniz Karakullukçu Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gösterileri anlattı
Studierende der Bogazici Universität treffen vor der Universität auf Spezialkräfte der Polizei
Studierende der Bogazici Universität treffen vor der Universität auf Spezialkräfte der Polizei, © picture alliance / ZUMAPRESS.com | Jason Dean

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gösteriler birkaç haftadır devam ediyor. Göstericilerin içinde bulunduğu ortamı anlatır mısın?

Öğrenciler ‘’kayyumluk’’ önünde barışçıl protestolar yapmaya devam ediyor. Öğretim üyeleri de öğrencilerle birlikte protestolarda yer alıyor ve haftanın her günü kayyumluğa sırtlarını dönerek toplu bir açıklama metni okuyorlar. Kampüste çok sayıda sivil polis var. Son iki haftadır protestocular ve polis arasında bir çatışma yaşanmamasına ve eylemlerin kampüs içine çekilmesine rağmen okul çevresinde yüzlerce silahlı polis TOMA’larla gün boyu nöbet tutuyor. Geçtiğimiz ay gözaltına alınan öğrencilerden dokuz tanesi hala tutuklu. Ancak onları rehin alarak cesaretimizi kıramadılar; aksine, arkadaşlarımızın yaşadığı mağduriyet bizi daha da güçlü kılıyor. Protestolarımızı gösteri yürüyüşleriyle ve sosyal medya kampanyalarıyla sürdürüyoruz. Örneğin, Boğaziçili bir grup öğrencinin yaptığı videolardan biri kısa süre önce milyonlarca defa izlendi ve paylaşıldı.

Hükümet çok sert tepki verdi. Bu tepkiyi nasıl yorumluyorsun? Hükümetin taleplerinizi kabul etmesi mümkün mü sence?

AKP iktidarı, bu ülkenin köklü kurumlarına öfke duyuyor; onların geleneklerine ve taleplerine en ufak saygıları yok. Öğrencilerin ve akademisyenlerin üç meşru talebi var: üniversitelerin özerkliği, akademik özgürlüklerin tanınması ve kurum içi demokrasi. İktidara göre ise muhalefet ve terör örgütleri, rektör atamasını bahane ederek hükümeti devirmek adına geniş çaplı toplumsal olaylar yaratmak istiyor. İktidar, bu iddiaları meşrulaştırmak ve kamuoyu desteğini almak adına toplumun büyük bölümünün milli ve manevi değerlerini istismar ediyor ve bunu yaparken ülkedeki azınlıkları ve LGBTİ+ bireyleri hedef göstermekten kaçınmıyor. Cumhurbaşkanı, öğrencilerin taleplerini kabul ederse otoritesi zedelenecek, çünkü ilk defa muhalif bir güç Erdoğan'a geri adım attırmış olacak. Bu nedenle, iktidarın provokasyonlardan beslenmesini de hesaba kattığımızda öğrencilerin taleplerine olumlu cevap verileceğini düşünmüyorum. Ancak protestoları değerli kılan şey yalnızca başarıya ulaşma ihtimali değil, ülkemizde hak ve özgürlükleri korumaya yönelik meşru bir demokrasi mücadelesinin baskılara rağmen veriliyor oluşu.

Studenten auf dem Campus der Universität
Deniz Karakullukcu mit Parteifreunden (Alumni und aktuellen Studierenden) der DEVA Partei auf dem Campus der Universität.

Gözlemciler üniversitede yaşananları 2013’teki Gezi protestolarıyla karşılaştırıyor. Ne dersin, yerinde bir karşılaştırma mı bu?

Bence hayır. Evet, Gezi olayları da hak ve özgürlüklerin korunması ve demokrasi talebiyle gerçekleşti fakat burada çok daha spesifik bir odak noktası bulunan ve katılımcıların neredeyse tamamının üniversite öğrencileri olduğu protestolardan söz ediyoruz. Gezi olaylarının ardından iktidarın otoriterleşme arttı ve bunun sonucunda yaşanan itibar kaybıyla birlikte ekonomi kötüleşti. İktidar, Gezi olaylarını kendi seçmenini; Gezi olaylarının, muhalefetin ve kendi tabirleriyle ''dış güçlerin'' hükümeti devirme çabası olduğu yönünde ikna etti. Yani Boğaziçi'ndeki protestoları Gezi olaylarına benzetme çabası tamamen bir kutuplaştırma ve korku siyasetinden ibaret.

Protestoların merkezinin üniversite olduğunu söyledin. Peki toplumun tepkisi ne yönde?

Güvenilir bir ankete göre kamuoyunun yüzde 75'e yakını üniversitelere seçimsiz rektör atanmasını yanlış buluyor, ancak seçmenin yalnızca yarısı öğrencilerin protestosunu destekliyor. Bunun sebebi, iktidarın bütün basın ve medya organlarını elinde tutması ve yalnızca kendi söylemlerini destekleyecek seslerin duyulmasına izin vermesi. Bu nedenle vatandaşlar, Boğaziçi'nde gerçekten yaşananları değil de hükümetin onlara yansıttığı kısımları görüyorlar. Ancak iktidarın, gözaltına alınan öğrencilerin terör örgütleriyle iltisaklı olduğunu iddia etmesine rağmen mahkemelerin onları suçsuz ilan ederek serbest bırakması, onların bu ayrıştırıcı söylemi daha fazla sürdüremeyeceğini gösteriyor.

 

Son sorum siyasi partilerle ilgili. Merkezde yer aldığı söylenen Deva Partisi’nin kurucu üyesisin. Senin partinin ve diğer partilerin protestolara yaklaşımı nedir?

DEVA Partisi, kayyum rektör atamasından hemen birkaç saat sonra kayyum rektör atamalarına karşı açıklamada bulunarak genel başkan düzeyinde ve kurumsal hesabından atamaya tepki gösteren ilk siyasi parti oldu, çokça defa kayyum rektörü istifaya davet etti ve iktidara üniversitelerde demokratik seçimlerin yapılması yönünde çağrıda. Atamadan iki gün sonra gerçekleşen ilk birçok parti yöneticimiz de yer aldı. DEVA Partisi İstanbul İl Başkanlığı'na bağlı avukatlar, bu süreçte haksız yere tutuklanan öğrencilere hukuki destek vermek için öğrencilerin bizzat yanında bulundu.

Söyleşiyi gerçekleştiren: Ronald Meinardus.

(Almanca'dan çeviri: Dilman Muradoğlu)

Bu makale Almanca konuşan bir kitleyi Türkiye'deki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler hakkında bilgilendirmeyi amaçlayan aylık bir yayın olan “Türkei Bulletin” de ilk olarak Almanca olarak yayınlandı.