DE

Korona aşısı, kapitalizmin başarısı mı?

fnf

Kapitalizmin Almanya’da ve dünyanın birçok yerinde çok kötü bir namı var. Karl Marx’ın yaşadığı çağdan bu yana değişen çok fazla bir şey olmadı. O zaman sömürü ve yabancılaşma atfedilirdi kapitalizme, bugün ise gelir ve fırsat eşitsizliği.

Çağımız insanı en çok da ilaç sanayi hakkında olumsuz düşüncelere sahip. Birkaç büyük holdingin hükmettiği köklü ve küresel bir sektör addediliyor ilaç sektörü.

Bu holdingler, girişimcilik becerileriyle yürüttükleri araştırma, lisans, patent ve fiyat politikaları sayesinde ele geçirdikleri pazarlarda, ürettikleri ilaçlarla, dünyanın yoksul ülkelerinde bu preparatlara ulaşamayan hastaların aleyhine dev kârlar elde ediyor. Aradan geçen dokuz ayda dünya şunu anladı: Tehlikeli bir pandeminin henüz başındayız. Mart 2020’de aşı çalışmaları hızla start almış, kimi ticari konsorsiyumlar hummalı bir araştırma başlatmıştı. Doğaldır ki bu konsorsiyumların öncelikleri hayırseverlik ya da insan sevgisi değildi; dev kâr marjlarının garanti olması, bu arayışın başarılı olmasını gerektiriyordu onlar açısından. İlaç dünyasının neredeyse bütün büyük isimleri, ciddi bir uzmanlaşmanın bulunduğu biyoteknoloji sektöründeki küçük firmalarla işbirliğine gitti.   

Ve bakınız şimdi, aradan henüz dokuz ay geçmişken, bütün veriler bu konsorsiyumlardan birinin, 900 bin çalışanıyla Amerikan devi” Pfizer” ile 90 bin çalışanıyla Alman “cücesi” BioNtech işbirliğinin son derece ciddi ve ümitkâr bir başarı sağladığı bildiriliyor. Pfizer, kontrol ve test kapasitesinin yanı sıra satış imkanlarını sunuyor bu işbirliğine, BioNtech ise inovatif bilgisini. Duyulanlara bakılırsa, başka konsorsiyumlar da sırada; onlar da birkaç hafta ya da birkaç ay içinde benzer haberler verecekler gibi görünüyor. Çok da uzak olmayan bir gelecekte iki haneli rakamlara ulaşacak sayıda aşının piyasaya sürülmesi mümkün. Gerek tıp dünyası, gerekse insanlık için bulunmaz bir nimet!

Kapitalizm işliyor

Bütün bunlar bir tesadüf mü ya da şans mı? Tabii ki değil. Şu anda bir mikroskopun merceğinden küresel kapitalizmin özellikle trajik bir vakaya nasıl yaklaştığını, onu nasıl etkilediğini izliyoruz: Acil bir ihtiyacın adı konuyor, buna uygun şirket işbirlikleri hayata geçiriliyor, şirketlerdeki araştırmalar yoğunlaşıyor, laboratuvardaki uzmanlar motive ediliyor ve bunların peşi sıra kapitalist dünyada bir yerlerde bir dönüm noktası yaşanması ihtimali artıyor. Asıl konu para da olsa, Covid-19 sayesinde tarihe geçecek bir saygınlık kazanma çabası da olsa, spordaki rekabete benziyor bu gelişmeler. Dikkatli bakıldığında devlet desteğinin de rolü olduğu söylenebilir, ancak bu destek pazarın sunduğu cazip fırsatların yanında silikleşiyor.

Kısaca söylemek gerekirse: Kapitalizm işliyor. Üstelik de dünya ekonomisinin en inovatif alanında, aniden ortaya çıkan güçlükleri aşmak ve bertaraf etmek için çok büyük ve geniş bir altyapıya sahip bir sektörde. Aslında durup, şöyle haykırmamız lazım: “Joseph  Alois Schumpeter’in kastettiği anlamda bir rekabetin önünde şapka çıkarıyoruz!”

Ama korkmanıza gerek yok sevgili kapitalizm muhalifleri, bunlar olmayacak. İnsanlar çok yakında, bu mucit şirketlerin bilançolarında kâr oranlarının artmasına öfkelenmeye başlayacak. Aynı hızla aşı antlaşmaları ve dağıtımı gibi sorunlar yüzünden hem ticari hem de siyasi kavgalar başlayacak. Ama bütün bunlar başlamadan önce, küresel kapitalizmin önünde birazcık da olsa bir saygıyla eğilmemiz yerinde olacaktır.

Korona salgınında aşı geliştirilme çalıştırmaları şunu gösterdi: İnovasyon gücü, tesadüf değil, bir sistem özelliğidir.

Prof. Karl-Heinz Paqué, Özgürlük için Friedrich Naumann Vakfı Başkanı