DE

ALMANYA'DA NELER OLUYOR?
Almanya’da Yeni Hükümet Kuruluyor – Friedrich Merz Başarıya Mecbur

Bundestag Image - Unsplash
© Photo by Christian Lue on Unsplash

Dün yaşananlara dair kısa bir açıklama

Sonunda işlerin bu kadar heyecanlı bir hale geleceğini kim tahmin edebilirdi? Yaklaşık 20 yıldır başbakan olmayı bekleyen Friedrich Merz hedefine birkaç adım kala büyük bir darbe aldı: Meclisteki başbakanlık seçimlerinin ilk turunda mutlak çoğunluğu kaçırdı ve bu nedenle seçilemedi. Böylece Merz, kendisini daha şansölye olarak adlandıramadan tarihe geçti: Almanya tarihinde ilk turda parlamentoda çoğunluğu elde edemeyen ilk şansölye adayı! Ondan önceki tüm başbakan adayları ilk turda seçilmeyi başarmıştı. Merz’in liderliğindeki koalisyonunu oluşturan toplam 328 milletvekilinden tam 18’i ise ona destek vermedi ve bu da Merz’in ilk turda seçilememesine neden oldu.

Parlamentoda gergin saatleri, kriz toplantıları ve grup oturumları takip etti. Kimse bunu yüksek sesle söylemeye cesaret edemese de, herkesin aklında aynı soru vardı: Ya Merz ikinci turda da çoğunluğu sağlayamazsa?

Bu durum gerçekleşmedi: Merz, aynı gün başbakan olarak yemin etti. Kriz önlendi ancak yeni hükümetin imajı daha işe başlamadan ciddi anlamda zarar görmüş oldu. Dün akşamdan beri tüm Almanya şu soruyu soruyor: Merz’e destek vermeyen 18 milletvekili kimdi? Merz’in kutuplaştırıcı politikasına tepki göstermek isteyen SPD milletvekilleri mi? Yoksa koalisyon anlaşmasından memnuniyetsizliğini göstermek isteyen CDU/CSU milletvekilleri mi?

Gizli oylama nedeniyle bunu asla öğrenemeyeceğiz – belki de öğrenmemek daha iyidir. Çünkü AfD’nin yükselişiyle birlikte zaten baskı altında olan Almanya’daki demokratik güçler, dün bir darbe daha aldı ve istemeden de olsa aşırı sağcılara, hükümetin göreve başlamasından hemen önce, destek vermiş oldular. Umarız bu sadece bir istisna olur ve bu hükümetin geri kalanı için kötü bir alamet olmaz.

Altı Aylık Felç Dönemi Sona Eriyor: Merz Hükümeti Göreve Hazır

Trafik lambası koalisyonunun dağılmasının üzerinden altı ay geçti. Bu süre zarfında Almanya’da federal hükümet fiilen işlevsiz kaldı. Dün itibarıyla Hristiyan Demokrat CDU lideri Friedrich Merz’in şansölye olarak yemin etmesi ve kabinesinin göreve başlamasıyla birlikte, Muhafazakar Birlik Partileri (CDU ve CSU) ile Sosyal Demokrat SPD’den oluşan yeni koalisyon hızlı bir başlangıç yapma sözü veriyor. Hedef net: Almanya’ya somut çözümler sunmak. Gündemin merkezindeyse seçim kampanyasında da öne çıkan iki temel konu var: Düzensiz göç ve zayıflayan ekonomi.

Ülke son aylarda tuhaf bir siyasi bekleme sürecinden geçti. Bu tür geçiş dönemleri normalde olağan sayılabilir; ancak krizlerin birbirini izlediği ve siyasete olan güvenin hızla eridiği bir ortamda, bu belirsizlik lüks sayılır. ABD’nin korumacı ekonomi politikaları, Ukrayna’ya yönelik kafa karışıklığı ve küresel düzende artan belirsizlik Almanya’daki ekonomik görünümü daha da karartıyor.

Yeşiller, liberal FDP ve SPD'den oluşan trafik lambası koalisyonu, iç çekişmelerle geçen son bir yılda ülkeye zarar verdi. Ancak bu çöküşten kazançlı çıkan Merz de olmadı. CDU seçimlerden birinci çıksa da Merz'in kişisel desteği zayıf kaldı; aşırı sağ ve milliyetçi AfD’nin yükselişi ise engellenemedi. Seçim sonrası yapılan anketler de tabloyu değiştirmedi. Sorun artık bir liderin kim olduğu değil, demokrasinin yeniden işleyip işlemediği.

Alman siyaseti, özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde, AfD'nin etkisi nedeniyle alışılmadık ittifaklara zorluyor partileri. Bu ittifaklar zorunlu ama kırılgan. Ortak bir siyasi içerik yok, uyum yok, seçmenler giderek soğuyor. Berlin'de kurulan büyük koalisyon da benzer riskler taşıyor. CDU ve SPD daha işe başlamadan güvensiz ve uyumsuz bir ortaklık görüntüsü çiziyor.

Yine de hazırlanan koalisyon protokolü, en azından sorumluluğu paylaşma iradesini yansıtıyor. Ve bu, Almanya için son bir fırsat olabilir. Çünkü ülkenin artık büyük vaatlerden çok, küçük ama kararlı adımlarla ilerleyen bir hükümete ihtiyacı var.

Friedrich Merz’e yönelik duygular çelişkili. Ne karizmatik bir lider olarak görülüyor ne de ondan büyük başarılar bekleniyor. Ama yine de kamuoyunun çoğunluğu onun başarılı olmasını istiyor. Zira yeni bir hükümetin daha başarısız olması, ülke için çok ağır sonuçlar doğurabilir. Başarıdan kasıt da büyük projeler değil; istikrar ve netlik.

Ancak Merz’in hâlâ kampanya havasından çıkamadığına dair işaretler var. Göreve gelmeden önce olduğu gibi, “Ben geldim, sorunlar çözülür” havasını sürdürüyor. Hızlı ve büyük değişiklikler vaat ediyor. Ama hiç hükümet tecrübesi olmayan biri için bu yaklaşımın gerçekçi olup olmadığı şüpheli.

Koalisyon protokolü açıklandıktan hemen sonra düşük gelir vergisi ve asgari ücretle ilgili yaptığı çıkışlar, SPD’nin sert tepkisine yol açtı. Bu gereksiz tartışma, hem Merz’in sabırsızlığını hem de SPD’nin kırılganlığını ortaya koydu. CDU ise kendi iç tartışmalarına gömülmüş durumda. Kabine listesi netleşmeden, partide Jens Spahn gibi isimlerin AfD hakkında yaptığı çıkışlar gündemi belirliyor.

Bu başlangıcın sihri yok ama belki bu, olumlu bir durumdur. Önceki hükümetin gösterişli ama içi boş vaatleri hâlâ hafızalarda. Bu kez koalisyon olduğundan büyük görünmeye çalışmıyor. Bu gerçekçilik, belki de zorlu görevi başarmanın anahtarıdır.

İlk 100 Gün: Sınır Kontrolleri, Yatırım Teşvikleri, İşgücü Reformu

Merz hükümeti, daha yaz tatili başlamadan göç ve ekonomi alanında kapsamlı değişikliklere gitmek istiyor. CDU Genel Sekreteri Carsten Linnemann’a göre, birinci öncelik yasa dışı göçün durdurulması. CSU’lu İçişleri Bakanı adayı Alexander Dobrindt de hızlı kararlar alınacağını söylüyor. Merz’in en dikkat çekici vaatlerinden biri olan sınırdan geri gönderme planı ise netleşti: Sınırlar tamamen kapanmayacak ama kontroller ciddi biçimde artırılacak. SPD ise tüm adımların AB ortaklarıyla uyumlu olması gerektiğini vurguluyor.

Koalisyon, Afganistan gibi ülkelerden gönüllü kabul programlarını sonlandırmayı ve sınırlı koruma statüsüne sahip mülteciler için aile birleşimini kısıtlamayı da hedefliyor.

Ekonomi politikalarında da büyük bir revizyon planlanıyor. Yatırımları teşvik için “süper amortisman” sistemi devreye alınacak. 2025’ten itibaren şirketler yatırımlarının %30’unu vergiden düşebilecek. 2028’den itibaren ise kurumlar vergisi kademeli olarak %15’ten %10’a indirilecek. Bu adımların, uzun süredir yatırım yapmaktan çekinen Alman sanayisini harekete geçirmesi bekleniyor.

Bu politikaların ardında, Almanya’nın üst üste üçüncü kez resesyona girmesi yatıyor. Otomobil devlerinin hatalı stratejileri, Çin’de düşen talepler, iş gücü sıkıntısı, bürokrasi, ABD’nin gümrük tarifeleri, yüksek enerji maliyetleri ve yüksek kurumlar vergisi gibi birçok etken, ekonomide yatırım iştahını zayıflatmış durumda.

Yeni hükümet, işgücü piyasasında da reform hazırlığında. Fazla mesai vergiden muaf tutulacak, haftalık çalışma süresi esas alınacak. Çalışmak isteyen emekliler ayda 2000 Euro’ya kadar ek gelir elde edebilecek. Ayrıca enerji maliyetlerini düşürmek için elektrik vergileri indirilecek. Tedarik zinciri yasasında sadeleşme, dijitalleşme uyumlu iş düzenlemeleri ve konaklama sektöründe KDV’nin %7’ye çekilmesi gibi adımlar da gündemde.

Merz´in ve hükümetinin alman demokrasisinin geleceği için başarılı olmak dışında başka şansı yok. AfD ve ona benzer demokrasi düşmanı aşırı sağ partilerin panzehiri vatandaşlarına çözüm sunan demokratik değerlere saygılı partiler. Yeni hükümetin yolu açık olsun!