DE

LGBTI+ bireylere eşit haklar verilmesi bir kazan-kazan çözümüdür.

İnsan Hakları Günü
lgbtqi

Bugün çok önemli bir gün. Her yıl 10 Aralık gününde İnsan Hakları Gününü kutluyoruz. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, 1948 yılında bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edildi. Bu belge bir dönüm noktası oldu ve insanların ırk, renk, din, toplumsal cinsiyet, dil, siyasi eğilim, toplumsal ve diğer statülerinden bağımsız olarak bazı vazgeçilemez haklara sahip olduklarını ortaya koydu.

İnsan haklarının evrensellik ve eşitlik prensibi lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireyler için ayrıca bir öneme sahiptir. Sesimizi yükseltip LGBTI+ topluluklarının durumunun ve haklarının çok da iyi olmadığını kamuoyuna duyurmak için İnsan Hakları Gününü seçmiş olmamız da boşuna değil. Onlar adına bunu yapmak bizim görevimiz.

Bizler, Özgürlük için Friedrich Naumann Vakfı (FNF) olarak İnsan Hakları Gününü pek çok faaliyet ve özel etkinlikle, dünyanın farklı yerlerinde kutluyoruz. Bu günü bir fırsat bilerek LGBTI+’lara karşı ayrımcılığa karşı ve onlara eşit haklar tanınması için yürüttüğümüz kampanyaları tekrar hatırlatmak istiyoruz.

İnsan Haklarını ve özellikle de azınlık haklarını savunmak FNF’nin Türkiye’deki öncelikli amaçlarından bir olmuştur ve olmaya da devam edecektir. KAOS GL ile ve daha genel anlamda LGBTI+ toplumuyla bir araya gelmekten gurur duyuyoruz.

Temelde FNF bir eğitim kurumudur. Vakfımız özgürlükçü değerleri ve prensipleri toplumsal eğitim aracılığıyla savunacak programlara destek olur. Özgürlükçü değerler deyince de bireysel özgürlükler, hoşgörü ve kanun önünde eşitlik önde gelir.

Özgürlükçü bakış açısıyla bu değerlerin sağduyunun eseri olduğunu ve her mantıklı insanın bunları destekleyeceğini varsayıyoruz. Halbuki toplumumuzda, ki dünyanın her yerindeki bütün toplumları kastediyorum, durum oldukça farklı. Bu değerler ve prensipler sadece otoriter yöneticiler tarafından sorgulanıp saldırıya uğramıyor. Her geçen gün sahte haber ve dezenformasyonun kurbanı olan medya evreninde de itibarsızlaştırılıyor ve kötüleniyor.

FNF olarak bu küresel gelişme bizi endişelendiriyor. Bu senenin küresel kampanyasında bu konuya adadık. Bu konuda Türkiye’deki partnerlerimizden de hatırı sayılır destek gördüğümüz için müteşekkiriz.

Medya, LGBTI+ bireyleri hedef alan acımasız içeriklerle dolu. Özellikle internet nefret söylemi ve kötü amaçlı haberciliğe alan açmış durumda. Maalesef bunların kamuoyuna ve nihayetinde siyaset yapma süreçlerine bir etkisi var. Dezenformasyon kampanyaları sürekli olarak “alternatif gerçeklerin” tekrarlanması esasına dayanır ki bunlara efsane de denebilir. Tekrar sonucunda bu bilgiler hedef kitlenin zihnine nüfuz eder.

Sizinle LGBTI+ bireyleri kötülemek ve hatta aşağılamak için kullanılan ve çok duyulan dört efsaneyi paylaşmak istiyorum. Hepsini gerçeğe uygunluk testinden geçirmek gerekiyor. Bunları Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının hazırladığı “Advancing Human Rights and Inclusion of LGBTI+ People: A Handbook for Parliamentarians” isimli insan hakları ve LGBTI+ bireyler ile ilgili el kitabından alıntıladım. Bence bahsedeceğim efsaneler Türkiye bağlamında da geçerli.

Efsane No 1: Homoseksüellik Batı’ya ait bir olgudur.

Gerçek: Bu önermeyi Vakıf’taki yıllarım boyunca özellikle Mısır ve Ortadoğu’da çalışırken çok duydum. Aynı cinsten yakınlaşmaların bir Batı pratiği olduğu doğru değildir. LGBTI+ bireyler her yerdeler. Dünyanın her köşesinde, bütün toplumlarda varlar, hem de çok uzun süredir.

Efsane No 2: Din, kültür ya da gelenek üzerinden LGBTI+ bireyleri temel insan haklarından mahrum bırakmak meşrudur.

Gerçek: Toplumsal cinsiyet kimliği ya da cinsel yönelim temelinden ayrımcılık her ne sebeple oluşa olsun meşrulaştırılamaz. İnsan hakları evrenseldir. Çağdaş medeniyetin bu temel anlayışını İnsan Hakları Gününde kutlamamız boşuna değil. Kültür ve din elbette önemli ama bütün devletlerin insan haklarını toplumun bütün bireyleri adına koruma ve destekleme sorumluluğu vardır. Buna LGBTI+ bireylerin hakları da dahildir.

Efsane No 3: LGBTI+ insanlar normal değildir, modern zamanlarda ortaya çıkmıştır, kimlikler bir “modadır”.

Gerçek: Cinsel yönelimler moda değildir, aşağı yukarı her ülkenin tarihinde bugün heteroseksüellik, biseksüellik, homoseksüellik ve trans kimliği olarak tarif ettiğimiz davranış şekillerine rastlanır.

Efsane No 4: Homoseksüellik bir hastalık ya da sağlık sorunudur.

Gerçek: Yaklaşık 20 sene önce Dünya Sağlık Örgütü homoseksüelliğin bir hastalık ya da bozukluk olmadığını açıklığa kavuşturdu. Ayrıca homoseksüelliğin insan cinselliğinin doğal ve patolojik olmayan bir varyasyonu olduğunun da altını çizdi.

Bu ve başka birçok efsane ile karşılaşmak zorlayıcı bir durumdur. Ayrımcılığın ve marjinalleşmenin özellikle rahatsız edici olduğu bir yer var, o da iş yaşamıdır. Bugün bile pek çok çalışan ayrımcılığa ve yaftalamaya uğrama korkusuyla toplumsal cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi ya da interseks durumunu saklama gereği duymakta. Özgürlükçü ve insani bir bakış açısıyla bu bir rezalettir!

FNF Türkiye Ofisi 2015 yılından beri KAOS GL ve Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi ile ortak çalışarak Türkiye’de kamu ve özel sektörde çalışan LGBTI+ bireylerin durumu hakkında anketler yapıp raporlar hazırlanmasını sağlıyor. Anketler işe alma süreçleri, genel çalışma koşulları ve kişisel ayrımcılık tecrübelerine odaklanıyor.

Araştırmalara göre LGBTI+ çalışanlara doğrudan ya da dolaylı, açık ya da örtülü olarak ayrımcılık uygulanıyor. Karşılaşılan bu ortam koşulları çalışanların yüksek performans göstermesini engelleyerek işyerindeki verimliliği ve üretkenliği azaltıyor.

Bu önemli bulgulara paralel olarak bu senenin araştırma sonuçlarında işyerinde toplumsal cinsiyet kimliği, cinsel yönelim ve interseks durumu temelli ayrımcılığı önleyecek yasal değişikliklerin yapılması talebi de yer alıyor. Huzurlu ve üretken bir iş yaşamı bütün LGBTI+ çalışanların hakkıdır. Ayrımcı pratikleri ortadan kaldırmak için bazı adımlar atmak gerekli. Ve sivil topluma burada önemli bir rol düşüyor.

Umudumuz odur ki, bu araştırma projesi ve onunla alakalı tartışmalar ve kampanyalar bu durumun düzelmesine fayda sağlasın. LGBTI+ çalışanlara eşit haklar verilmesi bir kazan-kazan politikasıdır ve özellikle de işyerleri için acil bir konudur.

İnsan Haklarının evrenselliğini kutladığım bu çok özel günde vereceğimiz yegâne önemli mesaj bu olmalıdır. Bizim geleceğe yaptığımız çağrıdır bu.